Araştırmacı Özellik Gazetecisi ve Adalet ve Toplumsal Değişime Odaklı Savunuculuk Hikaye Anlatıcısı

Seri 1, Bölüm 3: Miras Bekçisi – Melina’nın Hikayesi

Babasının mirasıyla ilgili yasal süreçler, Melina için yıllarca süren sancılı bir mücadeleye dönüşmüştü. Ancak bu mücadele, onun açısından asla yalnızca maddi zenginliklerle ilgili değildi. Daha derin bir anlam taşıyor; kimliği, annesinin duruşunu ve onların hikâyesini korumaya dayanıyordu. Parçalanmış bir ailede büyüyen Melina, annesi Elena’nın düşmanlıklara karşı her zaman sessiz ama metin bir dirayetle karşılık verişine tanıklık etmişti. Şimdi ellili yaşlarında olan Melina, hem babasının mirasını savunma hem de kendi kalıcı mirasını oluşturma kararlılığıyla bu bayrağı gururla taşımayı sürdürüyor.

Melina’nın çocukluk hatıraları, gerginliğin alttan alta hissedildiği fısıltılarla şekillenmişti. Türkiye dışında, İstanbul’daki ebeveynlerinin rahatsız eden ailevi çekişmelerinden uzak bir yerde dünyaya gelmişti. Annesi Elena, zengin ve nüfuzlu bir Türk işadamıyla evliliğinin yarattığı tehditler ile önyargılardan bebeğini koruma amacıyla hamileyken Yunanistan’a sığınmıştı. Babası kendi çevresinde saygın bir işadamı olarak tanınırken, Rum Ortodoks bir kadınla yaptığı evlilik, aile bağlarında derin çatlaklara neden olmuştu. Evin atmosferinde, babasının ilk evliliğinden olan çocuklarının içten içe duyduğu öfke, daima hissedilen bir gölge olarak varlığını koruyordu.

Melina yaşadıklarını şu şekilde dile getiriyor: “Kendimi her zaman bu aileye ait değilmişim gibi hissettim. Hem söyledikleri sözler hem de davranışları, bana kendi ailem içinde bile bir yabancı olduğumu açıkça hissettiriyordu.”

Tüm bu kaosun ortasında, Melina’nın annesi Elena bir güç simgesi oldu. Toplumsal önyargılarla ve kocasının ilk ailesinin açık düşmanlığıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Hakaretler, eleştiriler ve ailedeki konumunu zayıflatma girişimleri sıradan hale gelmişti. Ancak Melina, “Annem hiç zayıflık göstermedi” diyerek annesini gururla anlatıyor. “Ona hakaret ettiklerinde, otoritesini sorguladıklarında ya da fiziksel olarak onu alt etmeye çalıştıklarında bile daima başını dik tuttu. Bana dünyada yer edinmenin nasıl bir savaş olduğunu öğretti.”

Tüm bu karmaşaya rağmen Elena, Melina’nın köklerine olan bağını güçlendirmek için çabaladı. Evde Ortodoks Hıristiyan bayramları kutlanırken, Elena aynı zamanda Melina’yı Türk mirasını da sahiplenmesi için teşvik etti. Melina, “Annem bana kimliğimin bir parçasını diğerine tercih etmek zorunda olmadığımı gösteriyordu” diye açıklıyor.

Ne yazık ki babasının vefatı Melina’nın hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Babasının mirasının büyük bir kısmını Elena ve Melina’ya bırakan vasiyeti, yasal anlaşmazlıklarla dolu bir fırtınanın fitilini ateşledi. Melina, “Üvey kardeşlerim annemi ve beni asla kabullenmediler” diyor. “Onlara göre biz onun mirasına layık olmayan yabancılardık.”

Melina çok geçmeden kendisini çoktan hazırlanmadığı bir mücadelenin ortasında buldu. Suçlamalara karşı annesinin yanında saf tuttu. Hukuki bir mesele gibi başlayanbu çatışma, ailesinin onurunu savunmaya yönelik kişisel bir savaşa dönüştü.

“Bu sadece miras meselesi değildi” diye vurguluyor Melina. “Babamın anısını ve annemin yaptığı fedakarlıkları korumakla ilgiliydi.” Ailesinin mirasını savunmaya girişirken aynı zamanda kendini de yeniden keşfetmeye başladı. “Ben her zaman iki dünya arasında sıkışıp kalmış gibi hissettim” diyor. “Bazılarına göre fazla Yunan’dım, bazılarına göre ise fazla Türk. Ama tüm bu yaşadıklarım sayesinde artık onların oluşturduğu sınırlı kalıplara uymak zorunda olmadığımı anlamış oldum. İkisini de aynı anda olabilirim.”

Yıllar geçtikçe, aile içinde süregiden düşmanlık ve çözümsüz kalan anlaşmazlıkların yarattığı yük, Melina’nın geleceğe ilişkin kararlarını şekillendirdi. Bu süreç kararlarını derinden etkiledi; özellikle çocuk sahibi olmama kararı almasında belirleyici oldu. “Bu mücadele öylesine yorucu ve tüketiciydi ki çocuk sahibi olmayı düşünemez hale geldim” diyor. “Çocuklarımı böylesine kaotik ve zehirli bir ortamda büyütme fikrine katlanamazdım. Onları böylesi bir çatışmanın içine sürüklemektense bundan vazgeçmeye karar verdim.”

Yasal anlaşmazlıklar halen tamamen çözüme kavuşmamış olsa da Melina, annesinin özverilerinin ve babasının sevgisinin unutulmaması için mücadelesini sürdürüyor.

 

Her mahkeme celsesi, her tebliğ edilen evrak ona ailesinin gerçek hikayesinin tehlikede olduğunu yeniden hatırlatıyor.