Araştırmacı Özellik Gazetecisi ve Adalet ve Toplumsal Değişime Odaklı Savunuculuk Hikaye Anlatıcısı

Kavala’nın Beraatinin Ardından Yeniden Tutuklanmasının Ardından Türk Mahkemesi Eleştirilerle Karşılaştı

Türk işadamı ve hayırsever Osman Kavala, 2013 yılındaki Gezi Parkı protestolarıyla ilgili olarak açılan davada beraat ettikten kısa bir süre sonra yeni suçlamalarla yeniden tutuklandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki kararına rağmen gerçekleşen bu hamle, Türkiye’de yargı bağımsızlığı konusunda ciddi endişelere yol açtı.

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı Rıza Türmen, yeniden tutuklamayı kınadı ve bunu daha önceki kararın açık bir ihlali olarak nitelendirdi.

 

Beraat Etti, Sonra Tekrar Tutuklandı

18 Şubat 2020 tarihinde, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala’nın Gezi Parkı protestolarıyla ilgili suçlamalardan beraatine karar verdi ve Kavala ile diğer bazı sanıkları akladı. Bu kararın Kavala’nın 2017 yılında başlayan uzun tutukluluk halini sona erdirmesi bekleniyordu.

Ancak Kavala tam serbest bırakılacakken, İstanbul Savcılığı tarafından bu kez 2016’daki başarısız darbe girişimiyle ilgili bir soruşturmayla bağlantılı yeni bir yakalama kararı çıkarıldı. Kavala, Türk Ceza Kanunu’nun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüsle ilgili 309. maddesiyle bağlantılı suçlamalarla yeniden tutuklandı.

Kavala’nın yeniden tutuklanmasının gerekçesine ilişkin açıklama için İstanbul Savcılığı’na ulaşma girişimlerine yayın sırasında yanıt verilmedi.

T24’e konuşan Rıza Türmen, Kavala’nın yeniden tutuklanması kararını oldukça eleştirdi ve yeni suçlamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından daha önce ele alınmış olan aynı soruşturma kapsamında olduğunu belirtti.

“AİHM kararı hem 312. madde kapsamındaki suçlamaları hem de 309…. Kavala’nın bu gerekçelerle yeniden tutuklanması mahkeme kararının açık bir ihlalidir,” dedi Türmen.

Kavala’ya karşı yenilenen suçlamalar şüpheyle karşılandı ve birçok kişi yeniden tutuklanmasını destekleyen kanıtları sorguladı. Türmen’e göre, iddialar Kavala’nın bir darbe şüphelisiyle kurduğu varsayılan temas etrafında şekilleniyor; yetkililer bu temasın telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi ve kısa bir süre selamlaşmaları yoluyla kurulduğunu iddia ediyor.

“Bu durum makul şüphe eşiğini karşılamıyor,” diyen Türmen, daha önce Kavala aleyhindeki delillerin tutukluluğunu haklı çıkarmak için yetersiz olduğuna karar veren AİHM’in endişelerini yineledi. Türmen, “Avrupa Mahkemesi, hükümeti devirmeye teşebbüs gibi ciddi bir suçlama için somut ve elle tutulur kanıtlara ihtiyaç duymaktadır,” diye ekledi. “Bu davada tek iddia, tanıştıkları ve selamlaştıklarıdır. Bu, bir darbe girişimine karıştıkları iddiasını kanıtlayamaz.”

Türkiye Adalet Bakanlığı ile de yorum için temasa geçilmiş, ancak bu yazı yazıldığı sırada herhangi bir yanıt alınamamıştır.

 

Uluslararası Kararları Görmezden Gelmek

Aralık 2019’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala’nın devam eden tutukluluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki haklarını ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme, Kavala’nın tutukluluğunun siyasi amaçlı ve kendisini susturmaya yönelik olduğunu tespit etti ve derhal serbest bırakılmasına hükmetti. Karar, uzun süredir tutukluluğunun haksız olduğunu savunan Kavala’nın destekçileri için büyük bir zafer olarak görüldü.

Ancak Türk makamlarının beraat kararından birkaç saat sonra Kavala’yı yeniden tutuklama kararı alması, uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uyma konusundaki kararlılıkları hakkında ciddi soru işaretleri yarattı.

Türk yetkililerden AİHM’nin kararına ilişkin tutumları hakkında bir yorum alma çabaları başarısız oldu, çünkü herhangi bir yanıt verilmedi.

 

Türkiye için Sırada Ne Var?

Birçok gözlemci Türkiye’nin AİHM kararına uymamasının Avrupa ile ilişkilerinde ciddi yansımaları olabileceği uyarısında bulundu. AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi, mahkeme kararlarına uymayan üye ülkelere yaptırım uygulama yetkisine sahip.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yasal yükümlülüklerini yerine getirmemeye devam ettikçe, Avrupa ile ilişkilerindeki gerginlik de artacaktır. Bu dava, Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığının ve Avrupa hukuk çerçevesindeki yerinin bir testidir.

Osman Kavala’nın beraat etmesinden kısa bir süre sonra yeniden tutuklanması, Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve ülkenin insan haklarına bağlılığı konusunda süregelen mücadelenin odak noktası haline gelmiştir. Türk makamlarının AİHM kararına uyup uymayacakları ya da uluslararası baskıya direnmeye devam edip etmeyecekleri henüz belli değil.